12 Ağustos 2013 Pazartesi

pure human

pure love... anna katarina'nın fragmanında geçiyordu... pure yani saf, katışıksız, masum birçok farklı anlama aynı anda gelen ve o anlamların hepsinin birbirini tamamladığı kelime... Türkçe karşılığını tam olarak bulamadım. belki yok. bazı Türkçe kelimelerin İngilizce karşılığı olmadığı gibi. mesela gönül, mesela yazgı...
günün birinde eğer başarabilirsem egolarımdan ve korkularımdan tamamen sıyrıldığımda nasıl bir insana dönüşeceğimi merak ediyorum. aslında özümü merak ediyorum. pure seval, öz seval... koşulların şekillendirmediği bir seval... yaşadıklarının değiştirmediği bir seval. hamuru derler ya eskiler. hamuru ya da mayası... mayamın rengini merak ediyorum ve yapabileceklerini...

hayat pek basit değil. çok çeşitli ve çok güzel olmasına rağmen bir o kadar da zor. koşullar insana her türlü kancayı takıyor. yaralar egoya egolar kötülüğe dönüşüyor. cennet dedikleri yerde, herkes bu insanı şekillendiren koşullardan sıyrıldığı için mi saf mutluluk ve iyilik hakim.. bence öyle
egolarından sıyrılmış insan özleri yani ruhlar... belki bir şekilde beden de var. çürüyen beden dedikleri belki sadece bir benzetme... çürüyen ve yok olan insani handikaplar, egolar, korkular, insanı özünden uzaklaştıran üzerine yapışan her türlü fazlalık. onlardan kurtulunca mı yükseliyoruz göğe?
özümü merak ediyorum... öz seval, saf seval, adım bile koyulmadan öncesini... özüm ne? kancaları takmasalardı bedenime ne kadar yükselecektim? 

FSB Ağustos 2013