28 Eylül 2015 Pazartesi

Issız Adamlarla Baş Etme Rehberi

Ne kadar çok ıssız adam var etrafta. Alacağın olsun Çağan Irmak, gözümüze gözümüze sokmasaydın iyiydi... Herkeste bir tripler bir tripler... İki kıytırık ilişki yaşayan, biri tarafından istenmeyen her adam, "ben çok şey yaşadım, çok şey tükettim" laflarıyla dolaşıyor etrafta. Hepsinde filmin aynı replikleri... Bu kadar mı aynılaştı insanlar ilişkiler, bu kadar mı klişe herkes... çok sıkıldım çooook!

Şimdi gelelim yazımın amacına/başlığına... Nasıl baş edeceğiz bu ıssız adamlarla? Önce sorunları tek tek tespit edelim, sonra cevapları yazalım... hadi bakalım :)

1. Aylarca peşinizde koşan adam, ilişki başladıktan sonra bir havalar bir tafralarda... Ararsınız açmaz, whatsapp tan yazarsınız okur ama cevap yazmaz, saatlerce online olmaz ya da son görüntülenmesini kapatır... bizim gibi kaz akıllı kızlar da bir telaş bir üzüntü... İşte "ben bu adamla saatlerce mesajlaşıyordum ne oldu yeaa" halleri....

Cevap-ı FSB; Araması sorması azalan erkek ufaktan kaçma moduna geçmiş demektir. Yapılması gereken tek TEK şey onunla onun sizinle kurduğu iletişimden daha az iletişime geçmektir. Ama sosyal medya saolsun ne güne var, içimiz kan ağlasa da giyinip süslenip sosyalleşiyoruz, bunu da ele aleme en önemlisi de er kişiye duyuruyoruz. aman ha dozuna dikkat göze sokmadan... İstiyorsanız ki adam hazır kaçarken depara kalksın jet hızıyla uzaklaşsın, "ama sen beni eskisi gibi aramıyorsun mesaj atmıyorsun" diye tribe girin. İlişki dönemi flört döneminden farklıdır, elbette ki ilk zamanlardaki heyecan ve heves aynı seviyede devam etmez. 3 senedir çıkan ve durmadan mesajlaşan tiplerde anormallik vardır. Ama iletişimi tek taraflı kısan erkek tarafı ise ve bunu çok hızlı yaptıysa, işte orada tehlike çanları çalmaya başlamış demektir. Her şeyin sonu değil, olayın farkında olun akıllı olun, tedbiri alın ;) Anında daha büyük adımla kaçış moduna siz geçin. Sonunu düşünen kahraman olamazmış, ayrılmaktan korkan kadın da sevgili olamaz! adam zaten sinyalleri vermiş gidiyor, onu geri döndürmenin tek yolu peşinden gitmek değil, ters köşe yapmak. Taktik tutar ilişkiyi kurtarırsın, tutmaz zaten bitecek olan ilişkiden gururunun paçasını sıyırırsın.

2. Siz ele aleme ilişkinizi ilan etme, samimi ya da değil tüm arkadaşlarınıza yeni ilişkinizi anlatıyorsunuz... ama adamda tık yok. ne bir arkadaşına bahsetmiş, ne de sizi biriyle tanıştırıyor... Ama bir aradayken bir minnoş bir sevgili... eee ne şimdi bu birlikte miyiz değil miyiz?

Cevap-ı FSB; Burada da süre önemli, eğer ilişki çok tazecik her şey flörtten bir adım ötedeyse, sizi henüz biriyle tanıştırmaması normal. ama eğer olay gözlerin görmediği ortamlarda gayet samimi, sıcak, sevgiliyiz elbette ki yakınlaşacağız modunda, dışarıda ise kimseye çaktırmayalım diyorsa... kaçın hemen kaçın derim! Erkek sizi official girlfriend olarak etrafına tanıtmadan, başka şeylerin peşine düşerse, peşinde olduğu şey maalesef o yakıştıramadığınız şeydir :( sorry girls. istisnalar kaideyi bozmaz ama her düzgün ilişkinin bir timeing i vardır. Bir şeyler ters gidiyorsa da o işte bir terslik vardır. Pekiii ne yapıyoruz? Adam bizi çevresine tanıştırana kadar (ama öyle en it bir iki arkadaşına değil!) fazla ileri gitmesine müsaade etmiyoruz. Size ulaşmak kolay değil azıcık uğraşsın azıcık koşsun bakalım... Uğraşmak zorunda, sizi değerli buluyorsa...

3. Eee peki biz o treni kaçırdık, zaten ilişki yakınlaşmamızla başladı ne yapacağız?

Herşey yazılı senaryo dahilinde işlemiyor elbet. Oldu, mekanda tanıştınız ya da arkadaşınızın referansı vardı, bir şekilde denk düştü işler hızlı gelişti... daha değerinizi biçmeden birden adamın hayatında buldunuz kendinizi... hmm en zor durumlardan biri ama tabii ki çözümsüz değil. Burada yapılması gereken şey, içimdeki saftorik kan kusarken, dünyanın en cool en beklentisiz kadını tavrıyla ortalıkta dolaşmak. Burada ayar çok ince, bir gecelik bişeydi canım hahaytt demeyeceğiz elbette. Modumuz şu; cool'uz, sıcak kanlıyız, samimiyiz ama asla yapışkan değil! çok neşeliyiz, hayat enerjimiz her yerimizden fışkırıyor, dış etkenlere bağlı kalmadan mutlu çok mutlu bir kadınız. Biraz çocuksu biraz deli ama kesinlikle dişi! Saf seksi, tıpkı Mariyln Monroe gibi. Adamın yanında o kadar neşeli o kadar çocuk olacağız ki, ne içmiş bu kız sürekli kafa güzel diyecek... Zaten temeldeki ihtiyacını karşıladı, ilgiyi devam ettirmek için morfin etkisi yapmak lazım.... Mutluyum mutlusun mutlu mutluyuz mutlusunuz mutlular. Kolaylıklar gele... :)

4. Etrafında hep kızlar, sanki mavi boncuk mu dağıtıyor ne? Sorunca saçmalama diyor kızıyor... Bana biri bir yorum yapsa kıyametleri kopartıyor... Güven vermiyor ama güven istiyor...

Erkek kıs-kan-mak -zo-run-daaaa! kıskanma hissini bir şekilde kaybettiyse, en kötüsü verdiğiniz sonsuz güvenle sizi kıskanmayı bıraktıysa, işte en kötü durumdasın demektir. Erkek devamlı kaybetme korkusu yaşayacak. Ben bu kızı kaçırırsam millet havada kapar diye düşünecek. + Senin canına okuyan ex'in neden o herkese boncuk dağıtan kızın peşinde bir düşün istersen! - kesin yatağa atmak için hıh! + eee ne oldu, kıza tek gecelik diyordu nişanlanmışlar? - pis godoş herif  benim kıymetimi bilmedi gitti o kaltağın fino köpeği oldu... Ava giderken avlandı :) Sebep çok açık, o kızı bir şekilde kıs-kan-dı! bu kızın peşinde çok adam var, ama bak benim kadınım, tüm erkekler onu istiyor ama o benim kadınım! işte formül bu ;) diğer çocukların özendiği bir oyuncağa sahip olmak ve onu elinden kaçırmamak için motivasyonunun devam etmesi. çok basit çok sığ ama gerçek! Demek ki ne yapıyoruz; adama sonsuz güven aşılamıyoruz :) aşıladığımız tek şey sonsuz talep gördüğümüz, herkesin peşimizde olduğu ve bizim bunun farkında olarak hala onun yanında kaldığımız olmalı. kendine güvenli duruş ve "dönyanın en gozel garısı" olduğunun bilinciyle hareket....

Kızlarr şimdilik bu kadar, devam edeceğimmm, see you soon

26 Ağustos 2015 Çarşamba

bir ufak aşk hikayesi

- "Bir an bir şekilde birşeyler yazmak geliyor içimden... sonra arasam mı diyorum... sonra ne demeliyim ki ne söyleyeceğiz birbirimize diyorum belkide küsüs diyorum... sonra bari bunları yaz diyorum kendime sonra yazıyorum işte bu okuduklarını... ben bunca yaşananı bir anda silemesem de bir selam vermek bu kadar uzak oldu sanırım. ama bil ki yaşanan hiçbirşey silinmedi"

+ "Sana küs değilim. sadece biraz üzgünüm. yine haklı çıktım dedim. vardır bunu yaşamamın da bir hikmeti dedim. Efendi gibi kabullendim durumu sustum oturdum. yaşananlar gerçek değilmiş ki silinse ne olur silinmese ne... sen asıl üzüldüğün şeyleri silmeye ve unutmaya bak"

- "ağır bir giriş ve ağır bir bitiş peki seninle yaşanan herşeyi unutmaya bakıcam"

+ "Bense ömrüm boyu unutmayacağım. Ders çıkaracağım çok şey yaşadım. hayatta başıma ne gelirse gelsin, sebebi benim. etrafı suçlamak yerine, bunu neden yaşadım ne öğrenmem gerekiyordu diye bakarım. bu sebeple seni suçluyorum ya da sana atar yapıyorum sanma. sadece en başından beri biliyordum, senin bana gerçek duygularla gelmediğini. kaç kere bu konuda sorun çıkardım. her seferinde beni ikna ettin. ben herşeyi unuttum dedin. geçmişten kimseye bir bağım kalmadı dedin. inanmak istedim sana inanmayı seçtim. sonuçları gördük... ben dersimi aldım. senin için dileğim ve duam; sen de dersini al. geçmişle, yaşadıklarınla ve kendinle barış. herkesi herşeyi suçlamak yerine, bu yaşanmalıymış noktasına gel. inan ondan sonra artık bir daha öyle derin yaralar yaratmıyor hiçbirşey, canın yanmıyor. ama kalbin de kapanmıyor hala yumuşak ve sevgi dolu kalıyor. bir arkadaşıma anlattım seni, daha önce anlatmamıştım. ruhani olarak kendini geliştirmiş biridir. dedi ki; iki tür insan vardır. birinin acı yaşadıkça kalbi yumuşar diğerinin katılaşır. senin kalbin katılaşmasın. bu kadar laf söylememin sebebi bu. sahip olduğun en değerli özelliğini yitirme. hoşçakal."

bir ufak aşk hikayesinin, hafif dokunaklı son mesajlaşması... daha bir öğrenciyken fark etmiştim ki; en iyi öğrenme metodu, dersi başkalarına anlatmaktır. İşte yine aynısını yapıyorum. "ne yaşadıysan aslında tam ihtiyacın olan şeyi yaşadın" temalı dersimizi de verdik bin şükür. Esas amaç kendimi inandırmak olunca daha lirik şeyler yazabiliyorum sanırım.

sevgiye, sevilmeye bu kadar ihtiyacım varken, "en sevmeyecek adamları" seçmemin altında yatan sebep ne peki? Tamam çocuktum, tamam az biraz saf idim... Ama büyümek ders almak bu kadar acı ve bu kadar uzun bir süreçte mi olmalıydı? Peki dersi verdim mi? sınıfı geçtim mi? bunu nasıl anlayacağım? bir daha nasıl cesaret edeceğim? bir arabesk şarkıda geçer ya; "bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm?"

FSB 26 Ağustos 2015

22 Temmuz 2015 Çarşamba

.....

Ben aslında çok sıkıldım...
Gitmek istiyorum,
Yenilik istiyorum,
Anlamsız gelen tüm bu koşuşturmacayı bırakmak,
Faydalı olduğunu düşündüğüm işlerde çalışmak,
İşim sayesinde insanların hayatında olumlu değişiklikler yapmak,
Hayatımı kazanmak için yaptığım şeyleri zul olarak görmemek…
Belki de çevremi tamamen değiştirmek,
Yeni insanlar, yeni mekanlar yeni hayatlar deneyimlemek,
Kendimden de çok sıkıldım...
Saçımızı değiştirir gibi huyumuzu değiştirebilsek keşke,
Makyaj yapmak kadar kolay olsa ruhumuzu renklendirmek,
Bazen birine çok ihtiyacım oluyor,
Böyle konuşmadan saatlerce oturabileceğim,
Varlığı huzur verecek, varlığımla huzur vereceğim
Konuşmak istemediğimde bunu anlayacak,
Sessizliğimdeki anlamları ve farklılıkları sezecek,
Ruhumu dinlendirecek birinin yokluğunu çekiyorum.
Öyle bir gelmeli ki "o" olduğundan zerre şüphem kalmasın
İşte diyeyim; "bunca zaman başka insanlarda aradığım sendin!"
"Hepsine senin kıyafetlerini giydirmeye çalıştım
Uymadı, olmadı, olamazdı..."
Ben evimde bile gurbette hissediyorum

Kendimi ait hissettiğim tek bir mekan ve tek bir insan bile yok...


FSB Nisan-Temmuz 2015

misyon

Hayatımıza giren her insan sonsuza kadar orada kalacak diye bir zorunluluk yok. bazı insanlar belli görevler için girerler hayatımıza, misyonlarını tamamlarlar ve çıkarlar. Ama biz, herşeyi sonsuza kadar sürdürme eğiliminde olan insancıklar, kimin misyonunun ne zaman bittiğini bilemediğimizden, gidişleri kabullenmeyiz.

Kabullenme evremizin süresi ve şiddeti kişiliğimizle ilgili. kimi insanda oldukça sancılı oluyor. Kullandığı en basit eşyadan, bir saç tokasından bile kolay kolay vazgeçemeyen kadın, sevgisini vermeyi seçtiği insandan nasıl geçer ki? İdrak etmek, kabullenmek uzun zaman alıyor. Bu da çekilen acıyı artırıyor. Ama geçiyor işte herşey geçiyor. Şükür ki geçiyor. Hem öyle bir geçiyor ki, o duyguları o acıyı çektiğine inanamıyorsun. Seneler önce yenilen bir yemeğin tadı, bir parfümün kokusu gibi bir hatıra bırakıyor zihinde... İşte bu sebeple, hiçbir neden için kendine eziyet etme.

FSB Temmuz 2015

12 Ocak 2015 Pazartesi

sevgi neydi

şu repliği bilmeyen var mıdır? "-sevgi neydi? -sevgi emekti"

benim gibi reklam filmlerinde bile ağlama kapasitesine sahip bünye için, selvi boylum al yazmalım, ciğeri söküp atan filmler kategorisinde başı çeker... herkesin bildiği klişe repliği geldi aklıma...
sevgi ne demek? aşk nedir? kime olunur..? :)

sorgularım bitmedi, ne kadar çok öğrensem o kadar cahil olduğumu anlıyorum.

sevgi neydi? sevgi bence seçimdi. seçiyoruz seveceğimiz insanı, aşık olacağımız insanı seçiyoruz. her zaman mantıklı seçimler yapamasak ta, hatta çoğunlukla yanlışları seçme eğiliminde olsak da seçiyoruz yahu! biz seçiyoruz! kimse inkar etmesin. kilolarından ağladığı halde yine de çilekli pastayı seçmek gibi bazen ama olsun.

kurduğum hayat doğru ve yanlış seçimlerimin arasında, yapabildiklerim ve yapamadıklarımdan ibarettir...
FSB 12 Ocak 2015

6 Ocak 2015 Salı

yeni yıl dilekleri

her sene yazarım ama yüzde kaçı hayata geçer hesaplamaya elim gitmez. yine de güzeldir dilekte bulunmak, dileyelim bakalım...
  • ilk dilek, geçen senenin aynısı olmayan bir yıl! bu sefer farklı özelliklere sahip bir adam bul, değişik aşk-drama senaryoları iyidir iyi... dene bakalım.
  • en az 3 ülke/şehir gör, yaşa, tat, öğren... şuan aklımdakiler Fas, Sicilya, Barcelona
  • akıl, fikir, zararlı olacağını bildiğin davranışlardan kendini alabilme yeteneği edin. her şeyin fazlası zarar, dozunda yaşa.
  • geçen sene aldığın 3 dersi hayatın boyunca hep hatırla! onları yaptın, cebe attın, dersleri aldın, buna göre yaşa!
  • millete kızınca tepkini onlara göster kendine değil. canını daha fazla yakmanın hiçbir fayda getirmediğini gördün.
  • başa gelenlere ağlamaktan vazgeç, ben nerede hata yaptım diye düşün, davranış değişikliğine git. en azından bir noktadan sonra bir şeyler değişiyor, denedin oldu...
  • kredi kartını limitini doldurana kadar kullanmak zorunda değilsin. paranı sende güzel anılar bırakacak şeylere harca, maddeye değil manaya...
  • kimse hele ki çok yakının olmayan insanlar seni çok iyi tanımak zorunda değil. özellikle de hayatındaki "o" insan için gizemli ol, kendinden değil insanlardan bahset. konuşmanın özeti kendi tanıtımın değil, karşındaki insanı anlamaya yönelik sorular olsun.
  • her zaman haklı çıkma inadından vazgeç. hata yapabilirsin, yanılabilirsin, bir şeyleri elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışsan da beceremeyebilirsin. bunlar çok normal unutma! kafanda her kurduğun doğru çıkacak diye bir şey yok. senaryo yazma huyundan vazgeç!
  • bir daha hayatına biri girdiğinde önce onun "seni seviyorum" demesini bekle! bu kız benim için ne hissediyor acaba havası yarat! aslında sen de biliyorsun ki hiçbirine o kadar da aşık olmuyorsun...
  • çok sevdiğin insanları, anne babanı kardeşi dostu kuzenleri arkadaşları hoş tut! onlar hayatının kalıcı değerleri. nasıl olsa seni koşulsuz seviyorlar diye hırpalamaya hakkın yok. daha dikkatli davran.
  • annenle sadece mutluluklarını paylaş. anne o, ne anlatsan senin hissettiğini on misli hissediyor! bir şeyleri anlatmama konusunda tekabül gösterdin, şimdi sıra hissettirmemekte. sadece mutluluklarını yansıt!  
bunlar dilekler değil de kendime dersler oldu! olsun bakalım :)

not: bu dilekler/dersler ilk yazıldığında hepsi olumsuz cümlelerdi "-yapma -etme" kalıplarında... ama sonra hepsi olumlamalara çevrildi, elden geldiği kadar :) olumlu ol! olumlu ol! olumlu ol!
Mutlu Yıllar
FSB Ocak 2015

26 Aralık 2014 Cuma

uçan balona binmek

Yine karmakarışık günlerdeyim. Dikkat ettim de sadece böyle zamanlarda bir şeyler yazıyor çiziyorum. Öğrenmem gereken şeyler var. ve anladım ki bunları öğrenmeden kader döngümü kıramayacağım. Kader döngüsü doğru bir tabir mi bilemiyorum. ama şuan bulunduğum durumu açıklayacak başka deyiş bulamıyorum. eğer aynı acı mütemadiyen karşıma çıkıyorsa, birileri bu konuda bana ders vermeye çalışıyor demektir. ben dersimi almadan davranış değişikliği göstermeden bu döngü böyle devam edip gidecek. ben artık büyümeyi seçiyorum...

geçtiğimiz günlerde birazcık canı yandı diye ortalığı birbirine katan feryat figan ağlayan 12 yaşındaki bir kız çocuğuna aklım sıra ders verdim. "Büyümek böyle bişeydir, acılarını çekmeyi ve ağlamamayı öğreneceksin" ne farkım var o kız çocuğundan? başıma gelen her aşk faciasında ben de feryat figan etmiyor muyum? etrafımdaki insanlara nazım geçenlere acımı bin misliyle yaşatmıyor muyum? kaderime isyan edip "neden ben" demiyor muyum? dile getirmesem de kalbimde bir isyan olmuyor mu? Anladım, bu sefer gerçekten anladım...

yine yaşadım, korkularım yine karşıma çıktı... tam bir sene sonra aynı senaryo başrol aktörü değişerek yeniden sahnelendi. ama bu sefer "içim güvercinleri okşamış kadar rahat". bunu yaşattıysa bana sebebi var. sebebi ben. sebebi benim yolculuğum. artık yolumla barıştım. geçen sene çakmıştım, sınıf tekrarı yapmamın sebebi bu. bu sene geçeceğim...

dün gece anlamı olduğuna inandığım kılavuz bir rüya gördüm. rüyamda doğal güzelliği harika bir boğazın üzerinde uçan balon içindeyim. turistik bir geziye katılmışım. uçan balonu ünlü bir gezgin sürüyor ve bize aşağıdakileri tanıtıyor anlatıyor. manzara müthiş! yer İstanbul boğazının en kuzeyi, başka rüyalarımda da gördüğüm hayal İstanbul'um, ütopyam... balonda birkaç kişi daha var, yükseliyoruz. Balonu kullanan gezgin sürekli balon içine hava pompalıyor ve yükseliyoruz. epey yükseldikten sonra balonu sepete bağlayan kancalardan birkaçının olması gerektiği yere takılı olmadığını fark ediyorum. balon önce yan yatıyor sonra ani bir şekilde suya düşüyor. üzerimizde can yelekleri var kesinlikle batmıyoruz. su gayet güzel, deniz harika! denize düşmek o kadar da kötü değilmiş hatta daha iyi oldu diye düşünüyorum. suda olmak havada olmaktan daha çok hoşuma gidiyor. sonra bizi bir kayığa alıyorlar. yolculuğumuzu su üzerinde tamamlıyoruz. düşmek daha hayırlı oldu diyorum, her şey daha güzel oldu...

herkesin yolu farklı, herkesin yolu kendine özel. hayatın akışına kendini bırakmazsan kendi koyduğun sınırlar içinde hapsolursun. kendimi bildim bileli hayatta sahip olmayı en çok istediğim şey "özgürlük". özgürlük sadece istediğini başkasının izni olmadan yapabilmek değil. "özgürlük" en çok da kendimize sınırlar koymadan, geriye bakmadan, olanlara takılmadan yol alabilmek. ben artık ilerlemeyi seçiyorum. yolun bana getirdikleri ve götürdükleriyle... hafifim, dinginim, mutluyum, yolumu seviyorum.
                                                                                                          FSB Aralık 2014