Bir baba ile uzlaşmak nispeten kolay. Neticede iki birbirini çok seven insan var ortada. Kavga dövüş büyüsen de geçmişe dönüp baktığında birçok şeyi gülümseyerek hatırlıyorsun. Sana olan sevgisinde zerre çıkar olmadığını bildiğin ve senin de çok sevdiğin, bu dünyaya gelişinin vesilelerinden biri o... Ama bu "baba" figürlerinin toplamının zihniyetinden oluşan hükümetlerin yaptıkları? Onları asla gülümseyerek hatırlayamayacağım.
Türk aile yapısı nasıl ise Türkiye'deki gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin yapısı da aynen öyle. Muhafazakar ve dayatmacı. Hangi partinin iktidar olduğunun önemi yok. Hepsi aynı erkek egemen zihniyetin birer parçası. Yaptıklarının tek sınırı ya da birbirinden tek farkı, sahip oldukları güç oranında değişiyor. Türkiye'de kim iktidar olursa olsun "diğerlerine" kendi doğrularını ve yaşam şeklini dayatıyor. Dün "bizim yaşam şeklimize inancımıza müdahale ediyorlar" diye ağlayanlar, bugün soğuk yenen yemeğin tadını çıkarırcasına hareket ediyor. Kendilerinden olmayanın hayat şeklini değiştirmek, kendi inançlarını dayatmak için ellerinden geleni yapıyor. "Onların" olan tüm semboller, meydanlar, mekanlar değiştiriliyor, yak'ılıp yık'ılıp devr'ediliyor. Yaşam biçimlerine müdahale ediyor, sosyal yaşantılarını şekillendirmeye kalkıyorlar. Nasıl bir gençlik istedikleri yönünde beyanatlar vererek yapıyorlar hem de... Bir baba çocuğunu şekillendirmek için nasıl yoğun baskılar yasaklar dayatmalar koyuyor ise hükümetler de toplumu tek bir çocukmuşçasına şekillendirip tek tipleştirmek için elinden geleni yapıyor. Çoğunluğu ataerkil kafalardan oluşan bir ülkenin çocuklarından başka ne beklenir ki?
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir demiş ya filozof, çok doğru, her şey değişir. Ama şu "dayatma kültürü" nasıl değişir bilemiyorum. Sanırım önce bireysel olarak kafaların değişmesi, ataerkil babaların değişmesi gerekiyor.
FSB Mayıs 2013