21 Haziran 2013 Cuma

dua

Hz. Ali'nin duası imiş; "Allah'ım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle." Bugün öğrendim bu duayı ve çok duygulandım. İstemeyi bilmek böyle bir şey olmalı. Arsızca da değil, ümitsizce de...

11 Haziran 2013 Salı

3'ü bi arada :)

İki haftayı buldu Gezi Direnişi devam ediyor...

Başbakan tutumunu değiştirmezken, direnişçilere destek verenlerin sayısı artıyor. Hükümet bunu görmüş olacak ki farklı önlemler alma yoluna gitti. Bugün Taksim meydanı ve AKM'deki bayrak ve afişleri indirme bahanesiyle meydana müdahale yapıldı. Hatta parkın içine bile düştü gaz bombaları. İstanbul Valisi bir yandan tv'leden bir yandan (işin ehli olmayan bir iletişim danışmanı tuttuğunu düşündüğüm) twitter hesabından "çiçek, böcek, ıhlamur kokuları" minvalinde mesajlar veriyor, Gezi'ye müdahale olmayacak diyor... Bir karışıklık bir cümbüş sürüp gidiyor. Sonu nereye varacak kestiremiyorum. Ülkem için benimle birlikte bu toprakları paylaşanlar için ailem ve gelecekteki ailem için üzülüyorum.

Ağaçları korumak adına çok romantik ve naif bir hareket olarak başlayan haklı direniş, insanların gözündeki meşruiyetini yitirsin diye hükümet tarafından günlerdir yıpratılıyor. Medyayı manipüle ettikleri yetmezmiş gibi sosyal medyada da kendilerince önlemler aldılar. Bugün bir vali haklılığını kanıtlamak için twitter'dan provokatörlerin resimlerini yayınlıyor. Takipçi ve yayınladığı içeriğin sayısı göz önüne alındığında, twitter acemileri bir grup, hem direnişe destek veren gazeteci/sanatçı gibi sözü çok dinlenen insanlara saldırıyor, hem de yalan yanlış provokatif bilgilerle direnişe destek verenlerin akıllarını karıştırıyor. Polis ise 14 gündür ikinci kere canlı yayına geçen TV'lerin etrafında sevgi dolu mesajlar veriyor, "provokasyona gelmeyin, biz sizi düşünüyoruz, hepiniz benim bebişlerimsiniz hmmms" Hisseli Harikalar Kumpanyası...

Boğazıma bir öküz gibi oturan, geleceğimi(zi) hayatımda hiç olmadığı kadar sorgulamama sebep olan bu olaylar silsilesinin yanında, bugün internette dolaşan bir görsel ufacık bir umut doğurdu içimde. Her birinin siyasetinden ayrı ayrı haz etmem, milliyetçilik üzerine yapılan tüm politikalara karşıyım. Onlar da sevmezler birbirlerini, senelerce kavga ettiler. Bulsalar birbirlerini bir karış suda boğacak olan şu bu üçlünün aynı karede olması, tarifi imkansız bir olay. Sayfalarca yazı yazılabilir bu görsel üzerine. Birçoklarının yorumuna katılarak diyorum ki, AKP'nin bu ülkeye yaptığı en büyük iyilik bu oldu galiba...

Görsel hafızamdan yıllarca silinmeyecek bu kare...


FSB Haziran 2013

3 Haziran 2013 Pazartesi

"bu biber gazı denen şey süper dostum"


Ülkemde son 6 gündür geleceğe hem umutla hem de kaygıyla bakmamı sağlayan bir nevi bünyemi şizofrenleştiren gelişmeler oluyor. Taksim Gezi Parkı'nın yıkılıp yerine topçu kışlası görünümünde AVM yapılması için ağaçları sökmeye çalışanlara karşı bir avuç "marjinal" doğa dostu tarafından yakılan kibrit, polisin bu insanlar karşısında sergilediği akıl almaz güç gösterisinin körüklemesiyle, yurt genelinde bir başkaldırıya dönüştü. En apolitiği bile sokaklara döküp hak aramaya iten bu küçük kıvılcım, 12 yıllık iktidarının son yıllarında kendi hayat görüşünü tüm ülkeye dikte etmeye çalışan bir siyasi erke karşı son yılların en büyük sivil direnişe dönüştü. Reyhanlı'daki olayların halktan gizlenmesi, 3. köprünün adı, alkol yasağı ( ya da hükümetin söylemiyle düzenlemesi), insanların günlük hayatlarını ve alışkanlıklarını ve en önemlisi hassasiyetlerini hiçe sayan söylemler ve icraatlar... Bütün bunların birikimi sonucunda insanlar tam anlamıyla patladı. Yine de çıkış noktasının doğa ve ağaç sevgisi olması ne hoş ne romantik...

Olaylar hala devam ediyor. Yurt genelinde bir direnişe dönüştü ve ben sonunu kestiremiyorum. Bu kadar olaya rağmen, burnundan kıl aldırmayan bir hükümetin başbakanın ar edip de söylem ve icraatlarından geri döneceğini zannetmiyorum. İşin kötüsü önümüzdeki seçimlerde de muhtemelen kazanacaklar. Ama bu demek değil ki olaylar sonuçsuz kaldı ya da kalacak. Bütün bunların diktatörlüğe giden bir hükümetin yoluna bir taş koyduğu aşikar. Bundan sonra "ben yaptım oldu" demeden iki kere daha düşünecekler. Belki günün birinde ciddiye alacağımız bir muhalefet bugünden oluşmaya başlayacak karşılarında... Yaşayıp göreceğiz, umarım güzel günlerimiz olacak.

Umutları bir kenara koyarsak, bu olayların elle tutulur en büyük katkısı, insanların empati yeteneklerini geliştirmesi oldu. Her ne kadar başbakanınkine tesir etmesede... Binlerce insan çok iyi anladı; ötekileştirilmek nedir, Türkiye'de medya kuruluşları olayları nasıl istediği gibi gösteriyor? Yafta yemenin, derdi dinlenmeden yargılanmanın ne olduğunu gördük ve pek çoğumuz ilk defa yaşadık. Çok güzel şeyler öğrendik son 6 günde... Hayatında eylem yapmamış hatta devlet babaya karşı gelenlere, "ama onlar da polise taş attı" diye içerlenen halk nihayet gözünü açtı. Ana akım medyanın sansürlediği ve manipüle edenlerin istediği gibi gösterdiği olaylar, tüm çıplaklığıyla sosyal medya sayesinde takip etti. Her ne kadar dezenformasyon fazla da olsa, insanlar yanlış bilgilerin ayıklanması için bile canla başla kullandı kendi küçük cep gasteciklerini... Hani klişe bir soru vardır, hangi dönemde yaşamak istersiniz diye... Ben bilginin bu kadar hızlı ve sansürsüz dolaşabildiği bir dönemde yaşadığım için çok şanslı hissediyorum. Biraz yorucu ve zor ama yine de çok şanslıyız.

Son olarak bugünlerde öğrendiğim, aslında iyi bildiğim ama bir kere daha gördüğüm en güzel gerçeklerden biri de memleketlimin mizah gücü oldu :) Günlerdir sosyal medyada ve sokaklarda gördüğüm güzel sözlerden / karelerden birkaç örnek paylaşmak istiyorum...

- "sinirlenince çok güzel oluyorsun Türkiyem"
- "alkolü yanlış zamanda yasakladılar, bak ayıldık, gördünüz mü?"
- "Başbakan, medyayı sorumsuzluk ile suçlamış. Pardon! Norveç medyasını mi?"
- "Twitter denen bir bela var başımızda" dedi başbakan. Hüsnü Mübarek'ten 'ah sen bir de bana sor' tweeti bekliyoruz"
- "Kucağa oturmak bence de ahlaksızlık. Bütün medya bu ahlaksızlıktan bir an önce vazgeçmeli"
- "Başbakan her ağzı olan konuşuyor diyor! Demokrasinin anlamı budur; biri anlatsın suna!"
- "bu biber gazı denen süper dostum" sadece sinüsleri değil algıyı da açıyor.







FSB Haziran 2013