15 Mart 2013 Cuma

puzzle teorisi

Siz de hep gidip gidip aynı tip adamlara aşık oldunuz mu? Her ilişkinizde aynı sorunları yaşadınız mı? Aynı senaryoyu defalarca farklı aktörlerle, replikler dahi fazlaca değişmeden oynadınız mı? Benim başıma bu o kadar çok geldi ki oturup düşünmeye başladım sebebi ne ola ki diye... ve sonunda, ne istediğini / istemediğini çok iyi bilen ve isteklerinden vazgeçmeyen bir kadın olarak doğru puzzle parçasını bulana kadar, benzerlerine aldanmanın normal olduğuna karar verdim.

Bir puzzle teorim var ola ki; insanların hayatlarını tamamlayacak bir eşe ihtiyacı vardır. Eş, sevgili, hayat arkadaşı, yoldaş adı sıfatı ne olursa olsun "o" kişiye ihtiyacımız var. Hayatımızı ve kalbimizi tamamlamak için onu arıyoruz. Kimi ilk denemede tutturuyor, şans işte... Kimi uzun zaman arıyor ama bir veya birkaç defalar yanılıyor. Doğru parçayı ilk seferde "tıks" diye yerine oturtmak hiç kolay değil.

Bir puzzle'ı yapmaya kenarlardan başlarsın. Önce bir çerçeve çıkar ortaya. Bu çerçeve kimine göre yaşam alanı, kimine göre hayatın sınırları bana göre ise kurmakta olduğum hayatın iskeleti. Çerçeveyi çizdikten sonra içindekileri yerleştirmek kolay. Önce renklere ayır, sonra belirgin renkli olan parçacıklardan başla. Aile, dostlar, arkadaşlar, sosyal çevre, dersler, okullar, çalışma hayatı, hayaller, gerçekler, zevkler, aşklar... Bütün parçalar yerli yerine oturuyor. Bir parça var ki, hayatta büyük bir boşluğu tamamlayacak. İşte o biraz zor bulunuyor.

Puzzle'ın sonlarına doğru geldik. Sağ köşeye yakın biyerlerde küçük siyah renkli bir parça eksik. Koyu renkli parçaları birbirinden ayırmak çok güç. Uygun gibi görünen, dışarıdan bakınca birbirinin aynı gibi duran onlarca küçük siyah parçacık var. Aldık her birini elimize teker teker deniyoruz. Boşluğu tam anlamıyla dolduracak gibi parçalar bir türlü yerine oturmuyor. Çünkü oraya ait değil. Atıyor kendini dışarı, düşüyor, gidiyor, kayboluyor. Ama bir parça var ki, yerine götürdüğün anda... tıks... orası için şekillendirilmiş, o boşluk için yaratılmış. o kadar güzel oturuyor ki yerine, onu bir daha oradan çıkarmak için çok uğraşmak hatta zedelemek lazım...

İşte doğru insanı bulmak böyle bir şey. Ben ne istediğimi biliyorum. Madde değil manada birbirine çok benzeyen parçacıklar denedim. Özgür ruhlu adamları sevdim. Hümanist bulduklarıma değer verdim. Hayattan keyif almayı bilen bir adamla ben de keyif alacağım bir hayat sürerim diye düşündüm. Entelektüel biri olsun ki, hep daha çok şey öğrenmeme ve hayatı farklı açılardan görmeme yardımcı olsun istedim. Farklılıkların, farklı olanların kıymetini bilsin dedim. Bu özellikleri barındırdığını düşündüğüm adamlara aşık oldum hep. Henüz yanlış parçalar geçti elime ama belki sıradakidir aradığım...

FSB  Mart 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder