Matematiğin cilvesidir, 10'lu rakamların tekrarı olan yıllar dönüm noktası gibi gelir. Ben yarın 30. doğum günümü kutlayacağım. Kutlamayacağım, bu fiil sadece lafın gelişi sarf edildi. Aslında bir önceki seneden 29 yaşımdan sadece bir sene ileride olmasına rağmen, yaş 30 olunca herkesin bakışı bir anda değişiyor. İş verenler sizi daha az tercih ediyor, etrafınızdaki insanlar eğer evli değilseniz ya da düzenli bir ilişkiniz yoksa size daha çok acıyarak bakıyor falan filan...
Bazen ben de baskıyı daha şiddetli hissediyorum. Öncelikle kendi içimde dışarıya doğru bir basınç var. Tüm klişeleri içselleştirmekten olabilir. Ben de bu yaşımda sahip olduğum hayatı kurduğum/kuramadığım düzeni sorguluyorum. 5 yıllık kariyer hayatımda istediğim noktada değilim, hala hayat arkadaşımı yoldaşımı bulamadım diye kafaya takıyorum. Halbuki herkesin mutlu olma yolu farklı hayat çizgisi unique. Bugün, 30 sene önce dünyaya geldiğim günden tam bir gün önce bugün, sadece sahip olduklarımı yazacağım.
Bedenimi seviyorum, sahip olduğum fiziksel özellikleri, anneannemden aldığım tenimin rengini ve dedemden aldığım gözlerimi...
Duygusal ruh yapımı, her şeyi sevinci, neşeyi, acıyı, kederi, aşkı, sevgiyi, öfkeyi, hiddeti herkesten yoğun yaşıyor oluşumu seviyorum. Ne kadar hissedersen o kadar yaşarsın...
Ailemi çok ama çok seviyorum. Kalbi yüzünden bile güzel ve saf annemi, hayatım boyunca gördüğüm en dürüst insan olan babamı, her şeye farklı açılardan ama sadece iyi niyetle bakabilen kardeşimi çok seviyorum.
Bir anneannenin ilk torunu olmanın verdiği ayrıcalıkları yaşamış olmayı ve sahip olunabilecek en kıymetli insanla geçirdiğim 24 seneyi, tüm anılarımızı seviyorum.
Can dostum dediğim birinin hayatımda olmasını, hayatta ne yaparsam yapayım ne kadar saçmalarsam saçmalayayım beni yargılamadan seven ve hep arkamda duran birinin olmasını seviyorum.
Arkadaşlarımı seviyorum, her ruh halime uygun çok sayıda farklı arkadaşımın olmasını ve benim zaman zaman onları bir araya getirmemi seviyorum.
Kendi yağımda kavruluyor oluşumu seviyorum. İyisiyle kötüsüyle kendime bir kariyer çizebilmiş olmamı, bütün bunları kendi çabalarımla yapabilmiş olmamı seviyorum.
Hayatıma giren, iyi ya da kötü izler bırakan, büyümemi kendimi bulmamı sağlayan bütün adını aşk koyduklarımı seviyorum.
İstanbulumu seviyorum... yaşadığım şehrin karmaşasını, günümüzle geçmişi birleştirmesini, denizi, boğazı, martıları, çengelköyü, balatı, kavağı, sultanahmeti, tüm birbirine zıt semtleri seviyorum.
Hayatımı genel anlamda seviyorum. Eksiği ve fazlasıyla benim olan, benim kurguladığım, değiştirdiğim ve geliştirdiğim ne varsa seviyorum. 28 yaşımda babamla barıştım. 30 yaşımda da kendimle barışıyorum...
iyiki doğdum, iyiki varım, iyiki benim
FSB Eylül 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder