Geçmişi pek de masum olmayan bir ülkeyiz. Herkesin geçmişinde acılar ve haksızlıklar var. Hz. Ali'nin bahsettiği günleri yaşar olduk...
Yine gündem kaynıyor.. 13 sene önce Meclisten başörtülü vekilin kovulduğu günden bugüne kadar çok şey değişti ülkemde. 2000li yılların başında üniversite okurken, okulun tuvaletinde başını açıp şapkalarını takmak zorunda olan arkadaşlarımız vardı. Sınavda neredeyse tüm soruları çözmüş olmalarına rağmen, ancak bir vakıf üniversitesinin ücretli bölümüne kayıt yaptırabilen, "nispeten şanslı" olanlar... İnancından dolayı bir yaşam şekli benimseyip, bunu yaşamasına izin verilmeyen çok insan gördüm.
Bugün, ülkemde yapılan binlerce yasaktan / haksızlıktan biri olan "başörtüsü yasağı"nın kalkmış olması kendi başına sevindirici bir durum. Ülkenin muhafazakarlaşması ve iktidarın otoriterleşmesinden duyulan kaygılardan ayrı tutulması gerek...
Anadolu insanı olduğumuzdan mı Akdenizlilikten mi bilmem, her konuda ya hep ya hiç mantıksızlığına çabuk düşen insanlarız... CHP Milletvekili Pavel'in yaptığı retorik açısından oldukça başarılı konuşmasında haklı olduğu kadar haksız olduğu yönler de var dersek, başörtülülere yıllardır yapılan haksızlıktı, düzeltilmesi bu ülke yararınadır dersek direkt hükümet yanlısı oluruz... Tüm haksızlıklara sırt dönmüş oluruz... Çift kutuplu bir ülkede yaşamak ne kadar yorucu. Bir ülke ki, iktidara gelen herkes "kendine demokrasi" havasında... Bir reklamda geçerdi; "yok aslında hiç birbirimizden farkımız" diye. Gerçekten hiçbir farkları yok, ellerindeki gücün oranı dışında...
Pavey'in konuşmasında katıldığım en önemli nokta; "Bir inancın ibadet hakkını diğer inancın iznine bağlayan anlayıştan korkuyorum. Hukukun karşısına dini koyan anlayıştan korkuyorum" sözleri oldu. Ayrıca "Görülüyor ki bir arada yaşama efsanemiz çökmüş. Kibirden küfelik olmuşsanız, size benzemeyenin çığlığını nasıl duyacaksınız?" serzenişi de çok yerindeydi... Ancak "kendine benzemeyeni" cezalandırma ülkede yaşatılan en büyük gelenek adeta...
Tüm haklı argümanlarına rağmen ne yazık ki Pavey, CHP'nin hep çok eleştirilen "şimdi bizi anlamaya çalışın cahil köylüler" elitistliğinden sıyrılamamıştı. Adıyla bu derece çelişen bir "halk" partisi daha dünya tarihinde var mıdır bilmiyorum.
Pavel'in konuşmasında katılmadığım noktalar;
- Gezi'yi partisi adına sahiplenmesi oldu. Ne hükümet ne de ana muhalefet Gezi ruhunu anlamadı anlamayacak...
- "Biz Sivas’ta yakılan, Gezi de vurulan, evlerine işaret konulan, hayat tarzından ötürü cezalandırılanlarız" hayat tarzlarından ötürü asıl cezalandırılanlar, AKP ya da CHP'li olmayanlar... kutuplaşmış bir ülkede taraflar arasında kaldık...
- "Çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonuyla, Çamlıca parkının kuytularında, sevgilisiyle öpüşen genç kıza, özgürlüğünü Mustafa Kemal’e borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum" işte bu küçümseyici ve karşısındakini tektipleştiren bakış açısıyla senelerce binlerce kadının mağdur olmasına göz yumdunuz hatta desteklediniz. AKP'nin bugünlere gelmesinde önemli payın, CHP'nin yanlış muhalefet üslubu olduğunu söylemek çok da yanlış değil.
AKP'nin demokratikleşme kaygısıyla değil, özünden gelen hassasiyetle bu yasağı ortadan kaldırdığı aşikar. Yine de bir yanlışın düzeltilmiş olması adına olumlu bir gelişme. Ülkenin asıl meselesi, karşısında doğru düzgün bir muhalefet bulunmayan bir partinin 13 senedir iktidarda olması. Temsil ettiği kesimin uğradığı haksızlıkları düzeltirken, intikam duygusuyla hareket etmesi. Senelerdir yaşam şekillerine yapılan baskıdan şikayet ederken, baskının katbekat fazlasını "diğerlerine" uygulaması...
Seçim barajının yüksekliği nedeniyle bu ülkede temsil edilemeyen, temsil hakkı elinden alınan o kadar çok insan var ki... Ya da iki partiden birine, "kötünün iyisini seçmek" adına oy verenler... Asıl güme gidenler bu insanlar oluyor. Bu sebeple aylarca sokaklara çıktı insanlar. İki kutuptan ibaret sayılan ülkede seslerini duyurmak, ayakta kalmak için ağaçlara sarıldılar.
FSB Kasım 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder